Kınoğlu’ndan eleştiri ve kritikler
Tatlı Hayat dizisindeki ‘Manyak Komşu İrfan’ karakteriyle gönüllerimize taht kuran tiyatro oyuncusu Celal Kadri Kınoğlu, Sozcu.com.tr’ye Türk tiyatrosunun günümüzde geldiği noktayı anlattı. Bir dönem İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü yapan ve sonra ‘Avrupa’ adlı oyununun programdan çıkarılmasına itiraz ederek istifa eden Kınoğlu, ‘Otosansürcüler o kadar şiddetli ki… Sansüre direkt olarak rastlamadım!’ dedi.
‘YAZARI OLMAYAN TİYATRO NEREDEDİR?’
Türk tiyatrosunun günümüzde geldiği noktayı nasıl tanımlarsınız?
Biraz ikili bir hayatı var Türk tiyatrosunun. Çok geçerli yazarı olmayan tiyatro nerededir? Bir tiyatronun, bir sanatın aklı çıkarttığı evrensel değer taşıyan yazarlar, yönetmenlerle ölçülür. Çok parlak yazarlarımız var ama çok az. Benim burada hiç değilse otuz ila kırk arasında Berkun Oya seviyesinde yazar sayabilmem gerekirdi… Ne yazık ki sayamıyorum…
‘TİYATRO COOL DEĞİL!’
Sizce bizden neden doğru düzgün bir oyun yazarı çıkmıyor?
Çünkü günümüz yazarlarının çoğu oyun okumuyor, ‘-muş gibi’ yapıyor.
O –muş gibi yapanların, 1970’lerden sonra yazılan bir oyunu okumadığını kolayca fark edebiliyorsunuz.
Yetmişlere kadar okudukları için biraz Shakespeare’lar var. Eski Türk piyeslerinden bir şeyler var. Ama dünyada karakter yazımı, olaylar, temalar da var…
Yeni oyun yazarlığı denen kavram nerede? Bugünü yansıtan, bugünü anlamaya çalışan estetik nerede? Tutun ki Royal Court’dan yazarlar yetişiyor dünyada… 19 yaşında genç bir kız çıkıyor. Bomba gibi oyunlar yazmış. Örnekleri var…
Bizimkilerse; hem geçmişte yaşıyor, hem de hiç çaba sarf etmiyor. Korkunç bir meraksızlık, korkunç bir tembellik var üzerlerinde! Bugünün dünyasını anlamaya çalışmıyorlar ne yazık ki… Bu meslek dünyada nasıl yapılıyor bakmıyorlar… Ben çoğuna ‘1990’lara benziyorsunuz’ diyorum. Oysa onların bugünde 2018’de olmaları gerekiyor.
Çok zeki ve yazarlıkta parlak olan kişiler de var. Ama onlar ‘ben reklamcı olayım’ diyor. Sonra bakıyorlar sinema daha popüler ‘En iyisi biz senaryo yapalım’a döndürüyorlar işi. Sinemadan para kazanamayınca da; ‘Para kazanmak için o aptal dizilerden yazmamız lazım!’ diyerek dizi yazmaya başlıyorlar.
Tiyatro ise hiç akıllarına gelmiyor. Çünkü tiyatro onlara göre havalı ve cool bir şey değil. Trend bulmuyorlar nedense…
‘PSİKOLOJİK NEDENLERDEN DOLAYI ŞÖHRET İSTİYORLAR’
İnsanlara çok para kazanmayı hayal etmeyi öğreten bir ülkeyiz maalesef! Eskiden oyuncular sadece ‘tiyatro oyuncusu’ olmak ister, dizilere soğuk bakarlardı. Şimdi ise tiyatrolara dizilere girebilmek için talep ediyorlar. Ben bunda kapitalin büyük rolü olduğunu düşünüyorum.
Evet, yeni bir kültür geldi. Başka öncelikleri olan insanlar geldi. Oyuncuların çoğu tiyatroyu sevseler bile; hem ekonomik hem de psikolojik nedenlerden dolayı şan şöhret istiyorlar.
Ben kendi öğrencilerime Al Pacino’yu örnek veriyorum. ‘Al Pacino kaç milyon dolara filmlerde oynuyor. Ama 75 dolara da New York’taki bir tiyatroda sahneye çıkıyor. Büyük oyuncular tiyatrosuz yapamazlar. Zaten tiyatrosuz da öyle büyük oyuncu olamazlar. Sizler de meşhur olmak istiyorsanız olun ama sonra tiyatroya devam edin’ diyorum.
Umutlu musunuz?
Umut her zaman var.
‘OTOSANSÜRCÜLER O KADAR ŞİDDETLİ Kİ… SANSÜRE DİREKT OLARAK RASTLAMADIM!’
Tiyatro suya sabuna dokunan bir şeydir ama suya sabuna dokunan bir şey olsun istenmiyor. Bugünün ülke koşullarını göz önünde bulundurduğumuzda sanatın denetimi konusuna nasıl bakıyorsunuz?
Otosansürcüler o kadar şiddetli ki… Sansüre direkt olarak rastladım diyemem!
Tıpkı Bizans’ta, Roma İmparatorluğu’nda veya Rusya gibi güçlü iktidar seven ülkelerde olduğu gibi insanlara korkmayı öğretmişler ve ‘Sansür olabilir’ diye otosansür refleksi sansüre oranla kat kat güçlü bir hal almış.
Ama yine de bu tiyatrolar iyi ki var.
Son zamanlarda alternatif tiyatrolar oldukça çoğaldı. Devlet ya da özel tiyatrolardan farklı olarak alışılmış çerçeve şeklindeki tiyatro sahnelerinin dışındaki mekanları sahneye çevirip çoğunlukla kendi metinlerini üretip, kısıtlı imkanlarla amatör bir ruhla profesyonel işler çıkartmaya çalışıyorlar. Siz onları nasıl görüyorsunuz?
Kültür sanat alanına eleştirel yaklaşımlı, tansiyonlu tiyatro katmak, seyircinin güncel ve toplumsal konular üzerinde düşünme ve sorgulama dinamiğini canlı tutabilmek için özellikle de Dot Tiyatro’dan itibaren alternatif tiyatrolar çoğaldı diyebiliriz. Çok çalışan, parlak oyuncular var buralarda.
Fakat sadece birbirleri ile ilgilenen bir dünya bu.
Ülkemizde tiyatro hep elit kesimin uğraş alanı olarak gösteriliyor. Siz bu söyleme katılıyor musunuz?
Tiyatronun kitlesi belli. Hep aynı kişiler geliyor. Gençler ve yaşlılar.
Öbürleri ise bir bahane buluyor. Kimi işlerinden fırsat bulamadığını iddia ediyor, kimi ise ‘ben öğrenciyken gittim’ diyor… Orta yaş zaten para kazanmakla meşgul.
Son zamanlarda en beğendiğiniz tiyatro oyunu hangisiydi?
‘Güzel Şeyler Bizim Tarafta’ Berkun Oya’nın oyunu.
Tatlı Hayat dizisindeki ‘Manyak Komşu İrfan’ karakteriyle gönüllerimize taht kurmuştunuz. Sizi sahnede izlemek isteyenler için şu an oynadığınız bir oyun var mı?
Evet var: ‘Giydirici’ İki yıllık bir oyun.
Herkesin hayal ettiği bir kariyere ve karaktere sahipsiniz. Sizi kendine örnek alan çok kişi var. Siz öğrencilere ve genç tiyatroculara ne önerirsiniz?
Bana göre dünyanın en şanslı öğrencileri tiyatro okuyanlar. Çünkü dünyanın en güzel işini yapmak için bir aradalar. Bunun tadını çıkarsınlar. Çalışsınlar, okusunlar, olabildiğince film seyretsinler… Entellektüel birikimlerini ilerletsinler.
Çok şanslılar aslında çünkü YouTube bulundu. Bizim dünyadan haberimiz yoktu. Para biriktirip yılda bir yurtdışına gittiğimizde oyun seyredebiliyorduk. Şu anda Türkiye’ye eskiye nazaran çok fazla oyun geliyor. Müthiş bir iletişim var. İnternet var. İstediklerinde dünyanın en büyük tiyatrolarında hangi oyunların oynadığını görebiliyorlar. Onlara önerebileceğim şey; bu şanslarını iyi değerlendirmeleri gerektiği…
Başarılar diliyorum. Bu ülkeyi sanat kurtaracak!